Anladım ki anneysen hasta olunca raporlu/izinli bile olsan yatış yok.. Geçen hafta izinliydim, annemler gelecekti, bir sürü yer gezecektik, neyse ilk darbeyi aşırı soğruklardan aldım, otur dedi bu havada nereye gidiyorsun. Neyse dinlemedim gezeyim dedim hani izinliyim ya, derken şu ortalıkta gezinen ateşli gripten oldum. Allah'ım bu nasıl birşey yaa, sırtın titrer, donarsın, ateş ölçer bip bip ateşin var diye öter, inanılmaz bir halsizlik, iştahsızlık, ağrı, sızı, serumlar.. Resmen inleyerek yattım yani yatmaya çalıştım, ağzımda iki maske, tepemde yorgan ve Ege Demir.. Kesinlikle bırakmıyor beni, ayrılmak istemiyor hatta yatmamı da istemiyor, oğlum git, yook, neyse gitmedi, ben 1 en fazla 1buçuk günü kaçamak yatışlarla geçirdikten sonra gün sonunda dimdik ayaktaydım çünkü hastalık oğluma da geçmiş hatta onda daha ağır seyrediyordu, ben 1 kere acile gitmişken onun için 3defa gittik, minicik elinin üzerinden serum yedi yavrum, ateş 3 tam gün sürdü, hatta sonrasında da ara ara ateşi çıktı ama o ilk 3 gün 39 - 39.5 lerde gezinen ateş, İbufen le azalıp ilacın etkisi biter bitmez tekrar tavan yapıyordu.
Eskiden hastalanmanın keyifli tarafı da vardı, evde 2 gün meyvelerle tv başında yan gelip yatmak, şimdi hasta olunca raporsuz atlatmaya çalışıyorum, zira evde yatmaya da izin yok, bir de çocuk da kaparsa hayat çok beter oluyor. Neyse ben atlattım, Ege Demir de iyileşme dönemindeymiş, ama bir de kurup'umuz var, 0-6 yaş çocuklarda görülen havadan virüs yoluyla kapılan bir hastalık. Köpek havlaması gibi yada boğazına bilye kaçmış gibi öksürük, sanırım halk arasında başka bir adı da vardı. İlk olduğunda 5 aylıktı ve çok korkmuştuk. Ses tellerinde oluşan ödem yüzünden o şekilde öksürüyor, ödem aniden şişebilir ve nefes alamayabilirmiş kuruplu çocuk. Soğuk hava tek çözümü. Defalarca acilde soğuk hava aldık, hatta yazın tatile giderken arada Ege Üniversitesinin aciline bile iki ziyaretimiz olmuştu, düşünün yaz tatiline gidiyoruz. Tabii almak hiç kolay değil, Ege Demir ortalığı yıkıyor, resmen yıkıyor, o öyle yaptıkça zorlamak hiç hoşuma gitmiyor ama malesef tek yolu bu. Eve de makinadan aldık, adı ev tipi nebulizatör olarak geçiyor, içine serum fizyolojik, ventolin gibi ilaçlar konuyor. ilk başlarda acile göre nispeten daha kolaydı ama geçen gece yaparken anladım ki artık istemediği birşeyi yapamayacağız. Oturtamadığımız gibi bir de makinanın ilaç haznesini açıp ilacı döktü, garantiye aldı kendini yani:) Neyse doktordan aldığımız yeni taktiği uyguladık dün gece, çadırının içine ilaçlı buharı doldurup sonra onu içeride kitap okuma bahanesiyle tutttum, çok faydalı gelmedi bana ama çaresizlikten yaptık işte.. Bizde durumlar böyle..
Konuyla ilgili ekleyecek fotoğraf yok ama geçen haftalarda yaptığımız ve çok eğlendiğimiz bir unlu oyunlarımızdan birinin fotoğrafları gelsin. Çoğu kişi biliyordur moon sand olarak geçiyor, un ve bebe yağından yapılıyor, yanılmıyorsam 4-5 fincan una, 1fincan bebe yağı koymuştum, renk için de kakao kullandım. Kıvamı kum gibi oluyor.
Şirinler köpekleri ve arabalarıyla beraber parka giderler..
Çok eğlenirler..
Ama her tarafları kum olmuştur..
Yıkanmaları gerekmektedir..
Mis gibi olurlar..
Hasta olmamak için de hemencecik kurulanırlar:)
Başka bir hikayede görününceye dek hoşçakalın:)