23 Haziran 2012 Cumartesi

Çilek Kokuyor

Artık son aylara geldiğimde iyice kendimi hantal hissediyorum, ağır hareketler, kocaman bir gövdeJ Aslında çok fazla kilo almadım, daha doğrusu hamilelik öncesi zayıf olduğum için çok fazla kilo almamış görünüyorum. Hamileliğim Ağustos-Nisan aralığında olduğundan, tam karnım kendini hafiften belli etmeye başladığında kalın giysiler, kabanlar giyme dönemi de başladı. Bu yüzden ben söylemedikçe hamile olduğum anlaşılmadı. Daha önce bu konuda ne kadar ketum olduğumdan, hamileliğimi çok fazla kişiyle paylaşmadığımdan bahsetmiştim. İnsanlar kendileri fark edip sorduğunda, kaç haftalık hamile olduğumu söyleyince şok oluyorlardı, bu da benim acayip hoşuma gidiyordu. Tabii hamileliğimin son döneme kadar çok fark edilmemesinin olumsuz tarafları da yok değil.  Bir kere metrobüs, minibüs gibi toplu taşıma araçlarında hiçbir zaman hamile muamelesi görmedim. Ayrıca çevremde yapılan yiyecek içecek muhabbetlerine de mütemadiyen maruz kaldım…
Yiyecek demişken; İzmir’de evdeyim, her yer inanılmaz güzel çilek kokuyor, o sıra eşimi görüyorum, bu koku nereden geliyor diyorum, bir şey demeden arkama doğru işaret ediyor, dönüp bakıyorum, odanın yarısı yerden tavana kadar çilekle dolu. Meğer eşim kamyonla odanın içine çilek yığmış. Çok sevinip yemeye dalıyorum, kokulu kokulu çilekleri yiyorum… derken uyandım… Bu da sanırım benim ilk ve tek aşermemJ Sabah uyanınca günaydından sonra hemen bunu anlattım eşime. Kış günü hiç umudum ve beklentim yokken, eşim sürpriz yapıp İstinye Parktaki manavdan çilek alıp getirdi. Bebişimle afiyetle yedikJJ

13 Haziran 2012 Çarşamba

Ortaya Bir Karışık

Tarih 15.10.2011… Kendimi bildim bileli nedense kızım olacağını düşünmüşümdür. Hatta kızımın adı bile net. Ama şimdi hamileyken bu konu çok karışık, oğlum da olacak gibi geliyor. Bu durumda eksik olan bir erkek ismi ortaya çıkıyor. Eşimle epey beyin fırtınası yaptıktan sonra (kasırga da diyebilirim çünkü çok ayrı tellerde takılıyoruz) erkek ismine de karar verdik. Bir kere cinsiyeti ne olursa olsun iki isimli olacak. Bir adı kız olursa “Ekin” erkek olursa “Ege”.  Peki bebişim söyle bana Ekin misin Ege mi?
Tarih 29.10.2011… Veeeeeeeeee o bir erkeeeeeek!!! Artık hayatımda 2 erkek var, tek değilsin yani kocacımJ Aramıza hoş geliyorsun Ege’cimJJ
Tarih 01.11.2011…Eşimle akşam yemek yemiş, koltukta keyif yapıyorduk. Bir yandan da ben hararetli hararetli bugün iş yerinde olanları anlatıyordum. Derken “Pıt” diye bir şey hissettim, sanki bir mısır tanesi patlamış, sanki bir taş durgun suya düşmüş, sanki kutu kolanın kapağı açılmış gibi…Hafif, sakin, sessiz…Direkt ellerimi karnıma götürdüm, bir tekmeydi bu hissettiğim, oğlumun ilk tekmesi…
Tarih 19.11.2011… Ve karşınızda EGE DEMİİİİİİİİİİİİİİİİİR!!! Bebişimizin ismine kesin ve net olarak karar verdik;
Ege DemirJ
Ege Demir paşanın ilk anlaşılır fotoğrafı (gerçi resimde 36 haftalık hamileyim:s)




                

Tak Tuk Tak Tuk

Tarih 10.09.2011… Bebişimin kalp atışlarını duyduk bugün. Tak tuk tak tuk… Dk.da 185 atıyorduJ

Artık 9 haftalık koskocamaaan bir bebişimiz varJ Çok yakın birkaç arkadaşımızdan başka kimse haberdar değil. 12.haftaya kadar çevremize söylememe kararı aldık eşimle. Bu hiç kolay değil aslında, elimi karnımdan zor çekiyorum çünkü. Nedense bazı konularda çok ketum biriyim, ben bile şaşırıyorum kendime bazen. Eşime kalsa çoktan söylemişti ama ben korkuyorum nedense… Belki nazardan, belki düşükten…12. hafta bitince başta aileler olmak üzere arkadaşlarımıza da söyleyeceğiz. Bu arada alttaki resim de ilk resmimiz bebeğimin boyu 2mm, uzun boylu olacak sanırım:)




Bana Bir Paris Borçlusun Bebeğim


Tarih 18.08.2011… Hayatımda çook istememe rağmen ve gerçekleştirilmesi istememe oranla o kadar da çook zor olamamasına rağmen gerçekleştiremediğim şeylerden biri…  yurtdışı sevdam… Küçüklüğümden beri ülke ülke gezmek, oradaki insanları, kültürleri tanımak, özellikle de gittiğim yerlerin yemeklerini tıka basa yemek gibi kuvvetli bir arzum var. Nihayet geçen yıl Nisan ayında eşimi ikna edip Benelux turuna yazılmayı başardım. Bu dediğim o kadar da kolay olmadı çünkü eşimin yurt dışına karşı en ufak bir ilgisi yokL Tur Ramazan bayramını kapsayacak şekilde 7 gece – 8 günlük bir turdu. Ver elini Paris, Amsterdam, Lüksemburg, Brüksel, Köln… Bir taşla beş şehirJ
Tura bağlı kalmamak için internetten her şeyi araştırdım. Nerede ne yenir, nereye gidilir, nasıl gidilir, hangi metro durağında inilir, son otobüs kaçtadır gibi soruların cevaplarını içeren kalın bir klavuz oldu elimde. Hatta Paris’te Sen nehri turuna katılmak ve Eyfel kulesine çıkmak için internetten bilet bile almaya kalktımJ  
Derken hamile olduğumu öğrendim, tabii tüm gündemim değişti, artık beni daha fazla heyecanlandıran bir şey vardı. Çift çizginin hemen akabinde doktora gittik. Doktorum hamile kalmadan önce de birkaç kez gittiğim Mehtap Yazıcıoğlu’ydu. Kendisi sessiz, sakin, kendinden emin, huzur verici bir doktor. Bir sonraki cumartesi tekrar gelmemi istedi. Ama diğer cmt Paris semalarında olacağımız için, ben de ufak bir yurtdışı planımız olduğunu bu yüzden Cuma gelebileceğimizi söyledim. Turun detayını öğrendikten sonra – aynı tura kendisi de katılmış meğer- “sen bu halde o yorucu tura katılabileceğini mi sanıyorsun, bebekten geçtim, kanaman olsa orada nereye gideceksin” dedi. Tek hatırladığım şok olmuş halde eşime baktığım, çünkü bebekten geçmek gibi bir niyetim yok! Tabii bu durumda benim yurt dışı planım gerçekleşmesine ramak kala hayal oldu… Çok az bir süre kala iptal ettiğimiz için de tur ücretinin yarısı ceza olarak kesildi. Biz erken satın almıştık turu, diğer herkese yapılan sigorta hamileliği kapsarken, bize yapılan sigorta kapsamıyormuş, öyle de bir kazığı oldu tur şirketinin…
Şu anda olsa vazgeçer miydim… Bu sorunun cevabı bazen evet bazen hayır. Evet, çünkü orada bebeğime bir şey olsa kendimi asla affetmezdim. Hayır, çünkü kadere inanan biriyim Paris’e gitmedim ama bir şey olacaksa evimde oturduğum yerde de olabilirdi. (Neyse evde oturmadım zaten, Türkiye’nin Paris’i İzmir’e gittikJ)
Özetle bebeğim bana bir Paris borçlusun, biraz büyüyünce babanı bu sefer sen ikna edeceksinJ

11 Haziran 2012 Pazartesi

Çift Çizgi

Tarih 17.08.2011... Hasta olduğum için 2 gün evde raporlu yatıyorum. Hasta olmanın en güzel tarafı da sanırım bu; herkes işe giderken sen evde bütün gün yatıyorsun. Gerçi bu tam tatil gibi de olmuyor, çünkü hastalıklarım antibiyotiksiz, yatak döşek yatmadan geçmiyorL İşte yine böyle bir hastalık sürecinde, tek başıma evde yatarken içimden bir ses beni dürttü ve kalkıp bir test yapmamı söyledi. Bir süredir şüphelerim vardı ama tam da emin olamıyordum, çünkü kendimi bildim bileli adet düzensizliği yaşıyorum, bununla ilgili değişik zamanlarda değişik doktorlarda tedaviler gördüm ama tedavi bittiğinde düzensizlik yine kendini gösteriyordu.  Ne zaman aklıma bunlar gelse içime ya çocuğum olmazsa diye korku doluyordu.
İşte bu şüpheler ve korkular eşliğinde tüm halsizliğime rağmen eczaneye gitmeye karar verdim. Ne de olsa eczane eve çok yakındı, çok yorulmazdım. Ama testi almak bu kadar kolay olmayacaktı. Çünkü yakındaki eczaneye tam girecektim ki her zaman alışveriş ettiğim, ederken de sohbet ettiğim eczacıyı içeride gördüm, görmemle de eczaneyi transit geçmem bir olduJ İçeride başka kimin olmasını bekliyordum bilmiyorum… Neyse ki ileride bir tane daha eczane vardı. Daha kapısına gelmeden camdan komşumuz olan eczacı bayanın eşini gördüm ve o anda zaten testi oradan alamamaya karar vermiştim bile. Kendime acayip kızmıştım, ne var yani sadece içeri girip gebelik testi istediğimi söyleyecektim. Ama nedense bir türlü yapamıyordum. Sanırım tekrar karşılaşma ihtimalimin yüksek olduğu kişilerle bu muhabbete girmek istediğim bir durum değildi. Ne de olsa henüz hamile olup olmadığım kesin değildi. Kendime söylene söylene yürümeye başladım. Bildiğim başka eczane olmadığından daha önce girmediğim bir sokağa girdim. O çevredeki sokakları tavaf ettikten sonra nihayet bir eczane daha gördüm. Artık ne olursa olsun bu eczaneye girecektim ve de girdim.
Sonuç olarak aşırı halsiz düşmüş halde, elimde iki gebelik testi, içimde de büyük umutlarla eve döndüm. Döner dönmez testi yapmak istiyordum ama hastalığım buna izin vermedi, kendimi yatağa zor attım, uzunca bir süre dinlendikten sonra ilk testi denedim. İlk koyu çizginin yanında çok çok çoook hafif pembe bir çizgi belirdi. Rengi öyle açıktı ki aslında yok da, ben mi var görüyorum diye epey tereddüt ettim. İki test aldığıma sevinerek diğer testi de denedim ve evet ikinci çizgi karşımdaydı şimdi gerçekten oradaydı! Daha önce hamile kaldığımda eşime nasıl söylerim diye hep düşünmüş ve her defasında değişik sürprizler planlamıştım. Ama şimdi hiçbiri aklımda yoktu, direkt telefonu aldım ve karşıma çıkan eşime “hamileyim” dedim. Hiçbirşey demeden konuşmadan uzun upuzun güldük…





10 Haziran 2012 Pazar

Merhaba

Merhaba,
Doğumumdan sonra blog tutmaya, yaşadığım bu ilkleri uçan söze inat yazıya aktarmaya karar vermiştim. Bugün yarın derken 2 ay geçmiş bile… Çokoprensim bugün koskocamaaan 62 günlük olmuş. Oysa ne çok isterdim hamile olduğumu öğrendiğim o ilk gün içimdeki kıpırtıları, bebeğimle birlikte geçirdiğimiz 39 haftayı, onu ilk gördüğüm andaki tarifi mümkün olmayan o duyguları ve sonrasında yaşanan 62 uzun günü sıcağı sıcağına yazmayı… Mümkün mü şimdi yaşanan her detayı hatırlamam, değil elbet. Ama amaç madem oğlumla ikimize bir anı oluşturmak, madem benim geçtiğim yollardan geçenlere fikir vermek, yardım etmek, öyleyse başlayalım yazmaya…
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...