Bir süredir sağlık sorunlarıyla boğuştuğum doğru ama iyileşme umudumu hiç kaybetmedim. Evet, belki hamilelikte, doğum sonrası için hayallerim çok farklıydı. Kısa bir süre dikiş ağrısı çekip, hemen toparlayıp anneliğe hızlı bir başlangıç yapacaktım. Hamileyken çocuklu arkadaşlarımın “şimdi iyi uyu, sonra fırsatın olmayacak” cümleleri, ortalarda dolanan kolik sancısı ifadeleri hiç ama hiç umurumda değildi. Gönül istemez ama varsın bebeğim geceleri uyumasın, beni de uyutmasın, koridor boyunca gidip gelelim, kendime ayıracak vaktim olmasın (ki bunların hiç biri olmadı)… tüm bunlar olabilirdi ama önemli değildi, hepsi geçecekti. Hafta içi babamızı işe uğurlayıp oğlumla ben kalacaktık, birlikte yemek yapacaktık, ortalığı da toplayacaktık, komşuya kahve içmeye gidecek, misafir bile ağırlayacaktık, sonra akşam babamızı karşılayıp günümüzün nasıl geçtiğini anlatacaktık. Hafta sonları anne-baba-çocuk hiç evde oturmayıp hep dolaşmaya çıkacaktık. Çooooook mutlu olacaktık. Mutlu olduk olmasına ama diğerlerinin hiç biri olmadı. Maalesef bize yazılan, bu hayallerden çok farklıydı. Ben değil gezme tozma, bebeğimin altını değiştiremedim, yıkanma merasimlerine sadece seyirci olabildim, babasıyla site içinde gerçekleştirdikleri dolaşma turlarını balkondan bile seyredemedim, çok hevesle beklediğim ek gıda sürecinde ne bir gün yiyeceğini hazırlayabildim, ne de mama sandalyesine oturtup yedirebildim, hastalandığında acilde yanında olamadım, aşı yüzünden sağlık ocağında ortalığı yıktığında ona sarılıp güven vermek yerine sonradan eve gelince yatağımda kucağıma alıp sarıldım… Bunların hiç biri hayallerimde yoktu…
Bazen çok umutsuzluğa düştüğüm oldu ama gerçekten istediğim gibi yaşayamadığım için değil, daha çok oğlum için, eşim için, annem için… Ya bu yataktan oğluma tam bir anne sıcaklığı gösteremiyorsam diye, huzur ve güven duygusunu ihtiyaç duyduğu her an yanında olamayıp veremiyorsam diye umutsuzluğa düştüm. Anne-bebek yapılacak çoğu şeyi başkasıyla yaptığı için, kendisinden küçük bebekler bile her gün dışarı çıkarılırken o da benim gibi evde kalmak zorunda olduğu için kendime kızdım… Moralim bozukken düzeltme görevi hep eşime düştü, her defasında umutsuzluğumu, mutsuzluğumu resmen ona kustum, yeni bir soluk alıp tekrar başladım. Bunları benimle birlikte yaşamak zorunda olan sadece eşim de değildi. Diz kapakları kemik erimesi sebebiyle erimişken ve ameliyat şartken, ameliyat sonrası bana faydası olmaz düşüncesiyle vazgeçip 6 aydır yanımda kalan, bebeğin tüm yükünü yaşına rağmen omuzlayıp her işe koşturan, benimle beraber evin içinde aynı esareti yaşayan biricik annem de vardı. Çocuğun uykusu azaldıkça, gün için de daha da hareketlendikçe hem çocuğa, hem de bana yetemediği için anneme destek olmak amacıyla son 2 ayda yardıma koşan, şimdi 2 aylık olan ikiz torunlarını bizim yüzümüzden henüz görememiş ve eşini bir başına bırakıp yanımıza gelmiş kayınvalidemin de hakkını ödeyemem…
Dedim ya üzüldüğümde ya iyileşemezsem diye kendime üzülmedim, yakın çevremdekilere bu yaşattıklarım yüzünden üzüldüm. Çünkü iyileşememe diye bir şey yoktu, denildiği gibi katı bir istirahat uygulayabilirsem iyileşecektim ve çevremdekilerin desteğiyle, koşulların el birliği ile iyileştirilmesiyle son 2 aydır kiraladığımız hastane yatağında sürekli sırt üstü yattım, sadece banyo ve lavabo için onda da koltuk değnekleri yardımıyla gittim, sürekli iyileşmeye odaklandım.
Geçen hafta MR, sintigrafi çekildim, sonuçlarıma bakan doktor şu an kırığımın olmadığını ama kalça eklemlerimde bir problemin devam ettiğini söyledi. Aslında o da problemin yüzde yüz ne olduğunu söyleyemedi, çünkü romatizma testim negatif çıkmıştı ama bazen negatif çıkması durumunda da pozitif olabiliyormuş, yani büyük olasılıkla romatizmal bir hastalığım da varmış. Açıkçası önce sevindim yani kırık bitti, romatizma ne ki dedim, ama atladığım nokta doktor bana romatizma demedi, romatizmal bir hastalık dedi ki sonraki açıklamasında kesinlikle istemeyeceğim bir yığın hastalığın da romatizmal hastalık olduğunu öğrendim… Bu arada böbreğimde daralma ve yumurtalığımda büyük bir kist görülmüş onlar için de doktora gitmem şartmış, dizlerim, ayak bileklerim ve ayak parmaklarımın eklemlerinde de hareketsizlikten bilmemne eklem rahatsızlığı oluşmuş, hıh romatizmal hastalığımı almışım bunlar çok da umurumda sanki… Gerçi artık körü körüne de inanmıyorum doktorlara, bir doktorun demediğini diğer doktorun dediğini ya da bir doktorun dediğini diğerinin nasıl çürüttüğünü burada anlatmıştım.
Evde bizi bekleyen annemlere sadece kırığımın geçtiğini söyledim, bayram yaptılar, herkes yatınca hüngür hüngür ağladım… Aletha Solter’ın da dediği gibi ağlamak olumsuz duygularımı boşaltmama yardım ettiJ Ve 8. doktorum Prof. Dr. Fahri Erdoğan’dan randevu alıp dün sonuçlarımı göstermeye gittik. Kendisi inanılmaz tatlı, pozitif ve konusuna hakim biri. (Umarım kimsenin ihtiyacı olmaz ama olursa kesinlikle tavsiye ederim) Daha odaya girer girmez ilgi ve alakasını fark ediyorsunuz, olumlu ya da olumsuz ne derse desin kabulümdür diye ilk anda geçirdim aklımdan. Dikkatli bir muayene, sonuçlarımın incelenmesi ve yeni bir röntgenden sonra iyileşme sürecine girdiğimi, romatizmal bir hastalığın olamayacağını uzun uzun anlattı. Çok ciddi şeyler yaşamış olduğumu ama kendi kendime atlatmakta olduğumu söyledi, gerçekten empati yapabilen ve hastaya da bunu hissettirebilen bir tarzı var. Sol kalçam ve kemiğim kullanılmamaktan çok incelmiş, o yüzden önce %30, sonraki hafta %70 yük vererek sol ayağımın üzerine koltuk değneklerinin de yardımı ile basacağım, 3. Hafta tek koltuk değneği, sonraki hafta da Allah nasip ederse hoşçakalın değnekler diyeceğimJ
Duanın gücüne gerçekten çok inanıyorum. Bence insanlar ölüm, hastalık, vb. gibi kötü günleri dualarla daha kolay atlatıyor, daha güçlü oluyor. Bu niye benim başıma geldi diye ağlayıp sızlanmak belki en kolayı, çünkü iyi örnekler insanın çevresinde çok. Ama biraz daha fazla bakıp, daha kötü durumdaki insanları da görüp şükretmeli insan. Ben yaşadıklarımın çok hayırlı olduğuna inanıyorum, bunu biliyorum. Belki evde yattığım bu süre içinde, dışarıda başıma çok kötü bir olay gelecekti, belki bir tür korunmaydı benim için evde yatmak ya da bir tür sabır sınavıydı… Her neyse benim için hayırlı bir sebebi mutlaka var. Ya diyorum hamile olmadan önce başıma gelseydi, ya hamile kalmamı olumsuz etkileseydi. Çok şükür ki hiç sorun yaşamadan, çok mutlu bir hamileliğim oldu, kolay rahat bir doğum sonrası sağlıklı, sorunsuz ve mutlu bir bebeğim oldu, bu yaşadıklarım da artık nazar boncuğu olsunJ