Doğumdan sonra şu sarılık illetini bir türlü başımızdan atamadık. Sürekli test, sürekli stres… Hep yükseliş ama hep sınırın azıcık altında… Her testte bebişimin avaz avaz çığlıkları, o ağlar ben ağlarım… Eskiden 40lanmadan evden çıkılmazmış, ne mümkün hergün hastanedeyizL 5. gün yine bir test ve bu sefer değerler sınırın üzerinde… Apar topar yatış işlemlerimiz yapıldı. 5 gün önce bu çok sevdiğim doğum katında bugün bambaşka bir sebep için buradayız. Çoğu odanın kapısında süsler, odalardan taşan sevinç sesleri, yüzlerde gülücükler, benimse gözlerim yaşlı… Ağlanacak ne var diyorum kendime, 1 gece fototerapi görüp sarılıktan kurtulacağız, böylece her gün git-gel, her gün stres olmayacak… Böyle böyle avuturken kendimi, odaya küvezin içinde, altında sadece bez, üzerinde hiçbir giysi bulunmayan gözleri bağlanmış bebişimi getirdiler. Gözlerimin arkasına saklanmış tüm yaşlar o an öne doğru hücum etti. Allah’ım o nasıl bir görüntüdür, gözleri sıkı sıkıya bağlanmış, çıplak, cam fanusun içinde bir bebek, benim bebeğim! Gözleri ışıkla temas ederse kalıcı hasar görürmüş, bu yüzden bağlı olması gerekiyormuş, ama gel de hüngür hüngür ağlayan bana anlat…
Göz bandı kalın keçeden yapılmış ama keçeyi tutan kumaş çok ince, dandik bir şey. Bu kadar kritik bir durumda, gözünü kalıcı hasardan koruyan bir şeyin çok daha sağlam olması gerekir, 5 günlük bir bebek bile o zımbırtıyı çok rahat koparabilir zira geceyi 3 göz bandıyla tamamlayabildik. 2 kere tam koparmışken yakalayıp alelacele hemşireyi çağırdık…
Bu arada 5 gün boyunca anneanne ve teyzeler yüzünden hiç alt değiştirmemiştik, ilk deneyimimizi bebiş küvetin içindeyken yaptık, kollarımızı yanlardan açılan yuvarlak deliklerden sokup alt almaya çalıştık. Günün en komik kısmı buydu, eşimin kolları bir yandan, benim kollarım diğer yandan girmiş, çokoprensin altını alıyoruz. Sonuç mu; ilk etapta iyi gibiydi, ilerleyen dk.larda altına doldurmasıyla küvezin içinin batması bir olduJ
Yine aynı deliklerden sağdığım sütü içirdim. Biberona o gece alışmasıyla ertesi gün memeyi istemedi. Sonraki 10 gün boyunca memeyi reddetti, sürekli sağılmış süt içti. Bu da bir anne için acayip kötü bir şey. Sütümü içiyor ama meme ağzına girince ağlamaktan ağzını kapatmıyor… Hani anne- bebek arasındaki bağ, hani anne kokusu, hepsi fos… Gecenin bir yarısı kalk, yoksa süt sağ, varsa kaç saat dışarıda durdu, bozulmuş olabilir mi, buzdolabında duruyorsa ağlama sesleri eşliğinde sütü ısıtmaya çalış, dert, dert, dert… Çok şükür çabalarım sonuç verdi, tam 15 günlükken o “memeyi almam” diye, ben de almıyor diye ağlarken emmeye başladı. İnanılmaz güzel bir andı, hani doğumdan itibaren emmeye başlasa bunları hiç yaşamayacak ve aslında emmesinin nasıl bir ganimet olduğunu bilmeyecektim. O sevinçle, göğüs uçlarım kan revan içinde de kalsa emzireceğim demişim, biraz büyük laf etmişim:s Sonraki günler acıdan öldüm öldüm dirildim, emerken üstümdekileri az ısırmadım. Gelsin Lansinoh’lar, gitsin Bepanthene’ler. Soğan suyu mu sürmedim, tahinin üzerinde toplanan susam yağını mı denemedim. Çok da faydası olduğunu düşünmüyorum, bir iyileşme süresi var, zamanını doldurunca kendiliğinden iyileşip bir daha acımıyorlar. Benim sürecim 20-25 gün sürdü. Şimdi oğluşumla mutlu mesut emişiyoruzJJ
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder